“TORPİLLİ ÇOCUKLAR” başlıklı yazımı, geçtiğimiz sezon başlamadan önce Elazığspor yönetimini uyarmak için yazmıştım. O günlerde başkan Selçuk Öztürk, kulübün idari menajerliğini akrabası Özgür Öztürk’e, teknik menajerliği ise yine bir dostun tavsiyesi ile henüz futbolu yeni bırakmış 31 yaşındaki Yasir Elmacı’ya teslim etmişti. Sağ olsun bu torpilli çocuklar hepimizi ihya ederek, sonun başlangıcını, yazıyı kaleme aldığım 2013 yılının Haziran ayında hazırlamışlardı!
Bugünlerde anlaşılan o ki tüm bu yaşananlardan hiç ders almamışız ve küme düşmemize rağmen halen daha aynı hatalara devam ediyoruz. Başkan Selçuk Öztürk kimler ile ne istişare yapıyor bilemiyorum, fakat bu sessizlik hiçte hayra alamet değil. Başkanın nerede ne gibi hatalar yaptığını birde bu şehirde yaşayan, bu işlerin tozunu, toprağını yutmuş kişiler ile oturup konuşması gerek. Aksi halde bin bir güçlük ile çıktığımız merdivenin basamaklarını, yuvarlana yuvarlana çok çabuk ineriz.
Şimdi geçtiğimiz sezon başı kaleme aldığım TORPİLLİ ÇOCUKLAR başlıklı yazımı bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum..
Torpil kelimesini günümüzde sıkca kullanırız. Örneğin, torpil mi yaptın, kimden torpillisin, torpilli çocuk, gibi yaşam içerisinde telaffuzlarımız sıkça olur. Torpil’in Türkçede iki kelime anlamı var. Birincisi patlayıcı madde anlamına geliyor, ikincisi ise kayırıcı anlamına geliyor. Bizi ilgilendiren ikinci anlamı, yani kayırıcı kısmı.
Dünyaya göz açalı 45 yıl geçmiş, okul hayatım dahil, yaşamın hiç bir anlamında bana torpil yapıldığını hatırlamıyorum. Yani torpille hiç bir yere gelmedim, tüm kazancım kendi çabalarımla olmuştur. Sadece gurban olduğum Allah’ım, ben doğarken bir torpil olsa gerek, 3 kızdan sonra evin son çocuğunu erkek olarak dünyaya getirmiş. Onda da bu hayatta doyasıya birlikte olamadığım cennet mekan babamın ve ısrarla bir erkek evlat isteyen annemin dualarının büyük payı olsa gerek.
Şimdi günümüzde bakıyorum da torpili olmadan bir makama ve mevkie gelen insan sayısı çok az!
Malesef bu torpil olayı en son olması gereken spor kurumlarına da sirayet etmeye başladı. Yani spor kulüplerinde görev alanlarda, artık torpilli kişiler. Torpilin yoksa bir yere, yönetici veya hoca olamıyorsun. Oysaki spor alanı yarışmacı bir alan olduğundan, bu alanda mutlaka başarılı olmuş kişilerin görev alması gerekiyor. Alacağın iki tane kötü sonuç, seni çok çabuk alaşağı eder ve o kulübün dirayetli taraftarı ve basını varsa, çok fazla barınamazsın!
Tabi burada kulübün alacağı yarada çok önemli. Kulüp halkın ortak malıdır. Kulübe zarar verirsen, bu zararın altından kalkamazsın ve gün gelir senden hesabını soran birileri elbette ki olur.
Bu konuda yüce kitabımız Kuran-ı Kerim bir ayetinde bizi şöyle yönlendiriyor. “Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde, adeletle hükmetmenizi emrediyor.”
Emaneti ehline teslim etmediğinizde yani torpil yaptığınızda her ne kadar bir başarı yakalasanız dahi, bu başarı sağlam temellere oturtulmadığı için, geçici bir görüntüden ileri asla gidemez!
Şimdi bu yazıyı kimin için yazdığımı eminim ki merak edenler olacak. Ben isim yada kurum belirtmiyorum. Elazığspor’dan tutunda amatör takımlarımıza kadar torpil algısı oluşmuş durumda. İsim ve kurum belirtsekte zaten bizi dinleyen kim? İnşallah yöneticiler bu yazımı okur ve yaptıkları hatayı erken kavramaları için kulaklarında bir küpe olur.
Torpilli çocuklar, idareyi sağlayamadığında, torpilin birinci anlamı olan, patlayıcı gibi dağılırlar, Valla daha hiç kimse onları toparlayamaz!......